Çinliler Ezelden Beri Teröristtir

08 Haziran, 2006

Çinlileri Kovup Doğu Türkistan'ı Özgürleştirelim !

Doğu Türkistan’ın normal haritası. Güney doğumuzda işgalci Çin devleti komşu olup, batıda Kaşgar doğuda Kumul’a kadar, kuzeyde Altaydan güneyde Çerçen ve Çarkalık’a kadar olan topraklarımıza saldırarak işgal eden Çinlileri tertemiz kovup atsak işte o zaman bizim özgürlük şafağımız atıp, vatanımız rengarenk çiçeklere bürünür. Halkımız hürriyete kavuşur, hakiki manada baht ve saadet bizlere de kapısını açar. Mücadele edelim, Çinlileri kovup Doğu Türkistan’ı özgür yapalım, bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyetini eskisi gibi tekrar kuralım! Günden güne daha da kudurmakta olan saldırgan Çinlilere karşı mücadeleye atılalım!
Aşağıdaki resim terörist Çinlilerin kendilerinin Doğu Türkistan’a yaptıkları saldırı, gasp ve terör suçlarını dünyadan gizleyerek “Bu topraklar ezelden beri bizimdi. Şimdilerde ise her tarafını kalkındırmaktayız.Onun için öncelikle her tarafını kazıp açarak zenginlik kaynağı keşfettikçe derhal çıkartarak Seddin içerisine nakletmezsek olmaz. Diyerek batılı devletleri, BM’ i, Dünya kalkınma bankasını aldatarak bu üst seviyeli çevre yolunu yapabilmek için faizsiz kredi aldılar.
Adaletten çok göz önündeki menfaatin daha önemli bir yer tuttuğu bu rezil dünyada saldırgan teröristlere dünya bankası faizsiz borç verdi. “Kalkınma için” verilen bu borç paranın bir kısmını Pekin’deki baş terörist Çinlilerin aileleri ceplerine attılar.Bir kısmını da Wang Leguen başta olmak üzere vatanımıza işgal, gasp, soygun, terör estirmek ve soykırım için gelen düşman büyükbaşları yediler. Bir kısmını da Seddin ötesinden vatanımıza yasal olmayan yollarla giren Çinliler, yol ve inşaat şirketleri kurarak yite kalka bitirdiler. Diğer bir kısmın da yine vatanımıza yasa dışı yolarla işgalci sıfatıyla giren Çinlileri işe yerleştirmek,yol polislerinin sayısını arttırmak ve düzene sokmak,soygunculuğa güvence vermek için halkımıza yöneltilen gözetlemeyi arttırmak gibi devlet terörizmi icra etme işlerine kullanıldı.

Siz Ürümçi ile Turfan arasına yapılan bu çevre yolunu görerek Bizim yurdumuzun yolları amma da harika olmuş!" diyerek sevinmekte acele etmeyin.
Bu yollar sizin ve bizim için değil, işgalci Çinlilerin işgal alanlarını genişletmek için, talan ve soy kırım faaliyetlerine hız kazandırmak için yapıldı. Bu çevre yolunun iki tarafına bakacak olursanız pervaneler görürsünüz. Bu pervaneler Davançing etrafında yıl boyunca rüzgar estirdiği için Çinli işgalciler talan için gelen Çinlilerin suç işleme ve yaşama ihtiyaçlarını gidermek için yapılan Rüzgardan elektrik üretme istasyonlarıdır. Bizim topraklarımızda ve gökyüzünde Allah tarafından çıkartılan rüzgarları da Çinli işgalciler sahiplenerek kendileri için hizmet ettirmektedirler.
Bu yolun kimler için yapılmış olduğunu anlamak için birkaç yerdeki köprüleri havaya uçurarak kaçıp gidelim. Bakalım o zaman Doğu Türkistan halkımı zarara uğrarmış yoksa Çinliler mi kendi talan etme faaliyetlerinin önü tıkandığı için etkilenirlermiş bunu açıkça görebiliriz.
Demir yolu da aynı, Nur Kabilde öyle! Bu yolları “Sinkiang’ı Kalkındırmak için yaptık” şeklindeki yalancılıkları ortaya çıkar ve “her millet halkının menfaati” denilen sözü “Çinliler” anlamında “her millet halkının bütün menfaati” denilen sözü de “Çinli işgalcilerin milli menfaati” olarak anlarsanız doğru anlamış olursunuz.
Turfan vilayetine bağlı Piçan nahiyesindeki camiden bir görünüş. Piçan -Turfan bölgesindeki büyük nahiye olarak kabul edilir. Çin saldırganları Piçan’ı işgal ettikten sonra Uygur Çiftçilerin toprak ve arazilerini, ev-barklarını sahiplenmenin dışında maden bölgelerini de sahiplendiler. Piçan sınırları içinde binlerce yerde petrol kuyuları açarak petrol ve doğal gazlarımızı da talan ederek Çin Seddi’nin ötesine (Çin’e) taşımaktadırlar. Turfan ’ın uzun lifli pamukları, üzümü, Kavunu ve sebzelerinden başka işgalci Çinliler, Petrol, doğal gaz, kömür,altın, demir, mermer, Potasyum nitrat(KNO3), Sodyum Nitrat(NaNo3) , Bor (element rumuzu B) toprağı başta olmak üzere 65 türlü maden zenginliklerimizi talan ederek Çin Seddinin ötesine taşımaktadırlar.
Turfan ’daki Petrol rezervi 1 milyar 575milyon ton, doğal gaz rezervi 365 milyar metre küp, Çinliler Turfan Petrol sahasından yılda 5 milyon ton petrol ve 500 milyon metre küp doğal gazımızı gasp ederek Çin’e taşıyorlar. Turfan ’dan Çinlilerin talan etmekte oldukları kali nitrat ve natri nitrat’a benzer madenler arasında dünyada 2. sırada gelmektedir. Bu kıymetli tuzların hepsini Çinli teröristler Çin Seddinin ötesine taşımaktadır! Turfan’daki kömür rezervi 13 milyon 400 bin ton olup, onu da trenlerle hemen her gün Çin’e götürmekteler.

Turfan şehrindeki camiden bir görünüş.

Turfan Uygurları uzak tarihimiz süresince kendi çapında medeniyetler oluşturmuş olup, bunların arasında mimari üslup’ta Turfan ’ın coğrafi alandaki özelliğini yansıtmaktadır.
Turfan vilayetinin Toksun nahiyesi sınırları içerisinde Uranyum madeni açmakta olan Çinli işgalcileri.
İli vilayeti Çapçal nahiyesinin güney doğusundan doğuya doğru uzanan Tanrıdağı sıra dağlarından (731, 734, 735.. olmak üzere numaralandırılan maden bölgelerinden) kömür, uranyum ve daha başka renkli metalleri gasp ederek atom bombası yaparak Lopnur nükleer deneme alanında 50’ye yakın sayıda atom denemesi yaparak Tarim vadisini merkez kabul ederek Orta Asya ve Tibet başta olmak üzere ekolojik dengesini ağır derecede bozarak halkımızın başına belalar gelmesine sebep oldular.
Geçen yıldan başlayarak Turfan’ in Toksun nahiyesi sınırları içinden uranyum madeni keşfederek bu uranyum madenlerini çıkartmaya başlamış olup, bu uranyumları işleyerek atom bombası yapını hızlandırarak Orta Asya ve dünyadaki bir çok devletleri tehdit etmek suretiyle işgal etmek ve böylece dünyada en başta gelen bir terörist devlet olmaya çalışmaktadır.

06.08.2005 tarihinde akşam saatlerinden başlayarak Turfan ’da 26 saat süreyle aralıksız yağmur yağması sebebiyle sel felaketi meydana gelmiş olup, Turfan vilayetinin Karahoca köyündeki 230 Uygur ailesinin ev-barkları ve ekili arazileri sel suları altında kalarak tarumar oldu. Tabii olarak bu sel felaketi sırasında genellikle Uygur aileler maddi zarara uğradığı için işgalci Çin hükümeti hiçbir şekilde yardım etmedi. Yüce Allah bizlere yardımcı olsun,Amin!

07 Ağustos 2005 günü Turfan ’da meydana gelen sel felaketi sırasında sele kapılarak yıkılan köprüden bir görünüş. Bu sel felaketi sırasında Çin’den vatanımıza ulaşan demir yolu çevre yolunun bir kısmı da yıkılarak işgalci Çinlilerin talan etme faaliyetlerinin hızını kesmiştir..

Selfelaketi sırasında evleri ve arazileri zarar gören Uygur çiftçi kadının kaygılı hali.
Uygur halkına felaketler hep ardı ardına geldi. Mihriban, şefkatli ve kadir Allah, ecdatlarımızın ve bizlerin bilerek yada bilmeyerek işlediğimiz günahlarımızı affet. Senin bizlere bahşettiğin bu mukaddes topraklardan seni kutsal kitabın Kuranı kerimi inkar eden, sana sığınan ve sana kulluk etmek için direnen Uygur,Kazak, Kırgız,Özbek, Tatar, Tacik olmak üzere Müslümanlara zulmederek katletmekte olan işgalci, kafir Çinlileri kovmak için cihad etmeyi nasip eyle. Kadir Allah her şey sana kolaydır. Mazlum halkımızın dualarını kabul et! Amin!

Turfan’daki Astana Asri mezarlığından çıkan 4 bin yıllık mumya.
Astana asri mezarlığı Turfan vilayetinin 40 km. doğusunda olup, eski İdikut şehrinin kuzey-batısına yerleşmiştir. Doğudan batıya 5 km, güneyden kuzeye olan genişliği 2 km.dir. Bu kabristan’a İdikut Uygur devletinin hakanları ve halk defnedilmiştir. İşgalci Çinliler utanmadan “Astana asri mezarlığı mumya ve cesetleri Çin’e aittir” diyerek var güçleri ile propagandalar yürütmektedirler. Çin JKP teröristleri “Bu kabristanlıktan bulunan mumya ve cesetlerin çoğu kısmı Çin’in, kalanlar Koşlar, Türkler, Hunlar ve yüksek arabalılar (Kangillar)’ın idi, demek oluyor ki, İdikut Uygur halkının temeli Çinli idi, her milletle beraber bir arada idi” diyerek insanın midesini bulandıran ve hiç bir mantığa sığmayan sahtekarlıklarla meşgul olmaktalar.
Aşağıdaki Çince internet sitesini açacak olursanız Çinli işgalcilerin ne diye saçmalamakta olduklarını görürsünüz.

Yalkundağ, Tanrı dağlarının torunu olup, 140 milyon yıl önce şekillenmiştir. Doğudan batıya doğru olan uzunluğu tahmini olarak 100 km, Güneyden kuzeye doğru genişliği ise 10 km.olup, en yüksek yeri 831 metre, deniz seviyesinden yüksekliği 500 metredir. Nemlilik oranı az, güneş ışığını oldukça çok güçlü alan, üstü düz, mineral terkibi kırmızı renkte olduğundan Uygur halkı onu Kızıl dağ olarak adlandıra gelmiştir. Yaz günleri Turfan bostanlıklarından Kızıl dağa bakacak olursanız tıpkı tavlanmış tandır gibi güçlü ışıltısının bütün dağ yüzeyine çarparak parlamakta olduğunu görürsünüz. Bu hadiseye göre halkımız bu dağı “Yalkundağ” olarak adlandırmıştır. Çinli işgalciler Yalkundağ’ın ismini Uygurlardan sorarak öğrenip “Hoyanşan”(Alev dağ) diyerek şimdilerde yabancılara vatanımıza saldırarak gelmekte olan Çinlilere ve Doğu Türkistan’daki gençlere “Hoyensen” şeklinde Çince isminin propagandasını yaparak bu dağı kendilerinin olarak göstermenin çabası içindeler.

03 Haziran, 2006

Doğu Türkistan Hapishanelerindeki Trajedi

Doğu Türkistan 1 milyon828 bin 418 Km kare yüz ölçümüyle 35 milyon müslümanın yaşadığı bir Türk yurdudur. Doğu Türkistan'ın halkını Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar Türkleri oluşturmaktadır. Doğu Türkistan'ın başkenti Ürümçidir. Doğu Türkistan Türkiyeden 1 milyon km kare geniş Türk toprağıdır. 1949. Yılı Aralik ayından sonra Çin komünist saldırganlarının işgalı altında zülum çekmektedir ve soy kırıma uğramaktadır.

Doğu Türkistan’daki Çalışma Birimleri (Bingtüen) hapishanesinde Uygurların canlı halde iken el ve ayaklarını keserek dondurucularda saklarlar. Canları istediğinde de, kızartma, haşlama veya türlü yemekler yaparak yerler. İçkilerine meze yaparlar. Onlar yalnızca karınlarını doyurmak için değil, zevk almak ve kendilerinin güçlü olduklarını ispat etmek için böyle davranırlar.

Çinliler hapse atılan tutuklular içerisinde, milli geleneklere bağlı, iyi eğitim ve terbiye almış, düşünen ve fikir sahibi olan, haklıyı- haksızı ayırt edebilen, Çinlilere, saldırgan, işgalci, haydut katil, terörist gözü ile bakan, Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını, Doğu Türkistan halkının özgürlüğünü arzu eden, genç ve orta yaşlı Uygurları fevkalade vahşi usullerle işkencelere tabi tutarlar ve çok feci şekillerde öldürerek etlerini yerler. Organlarını organ mafyalarına satarak para kazanırlar. Vücudun kalan bölümlerini ise şehir dışındaki kırsal bölgelerde açtıkları çukurlara gömerler.

Böylesine soykırım, faşizm ve Çin terörizmini bölge Çin Komünist Partisi ve hükümete bağlı olarak numaralandırılan hapishaneler (1., 2., 3., 4., 5. …) bölge devlet güvenlik müdürlüğü (enchüenting) hapishanesi ve bütün vilayet merkezlerindeki hapishaneler ve nahiyelerdeki hapishanelerde olduğu gibi, Çin işgalcilerine karşı kolektif hareket eden, yada da hareket etme ihtimali bulunan Uygurları tespit ederek tutukladıkları anda yukarıda bahsettiğimiz hapishanelerin koridorlarındaki, kameralar kafi gelmediğinden derhal Bingtuen çalışma birimlerini gece boyunca hapishanelere taşırlar. Aynı geceden itibaren de facialı öldürme olayları başlar.
Geçen seferki hatıralarımızda anlattığımız gibi, Kaşgar vilayetindeki 3. Alaya bağlı hapishaneler arasında 2005 yılı içinde Uygurları bastırma ve sindirme hareketlerinde özel hizmetler ifa eden ve ödül alan hapishane sayısı 50’den fazladır. Söz konusu Çalışma Birimleri (Bingtuen) kendi bildikleri şekilde komünist Partisi adliye binaları, siyasi yasa komiteleri, yargı mahkemeleri, hapishaneler birliği, toplum güvenlik daireleri, Polis ve katil yetiştirme merkezleri, bağımsızlık ve adalet yolunda yürütülen haklı isyanları bastırma, aklı başında olan imanlı,inançlı, namuslu ve insani duygulara sahip olan Uygurları ve Kazakları istedikleri gibi tutuklayıp öldürmek için tesis edilmiş olup, onlar (Çinli işgalciler) kesinlikle Doğu Türkistan’a tavşan avlamak yada Doğu Türkistan’ı kalkındırmak için gelmemişlerdir.
Vatanımız içindeki ve dış ülkelerdeki bir kısım Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek kardeşlerimiz Türk milletinin hakiki tarihini okumak değil, Çin ve Rus işgalcileri tarafından yazılan sahte propaganda kitapları tarafından ele geçirilmiş olduklarından Doğu Türkistan’daki elinde silah olmayan Çinlileri düşman değil, “Günahsız zavallı Çinli işçiler” demekten utanmıyorlar. Daha da ileri gidenleri, dış ülkelerdeki bir Doğu Türkistan teşkilatı kendi programında: “Doğu Türkistan’daki Çinlileri kendi içinde barındıran bütün halklar gibi, milleti, dini inancı, ırkı, ne olursa olsun dünyanın nasıl baktığını umursamaksızın hepsinin de Doğu Türkistan’da yaşama hakkı var, Tren vagonları içerisinde her gün binlercesi kimsenin izni olmadan Doğu Türkistan’a gelen Çinlilerinde Doğu Türkistan’da var olmaya hakları var” şeklinde dünyaya beyanat vermişlerdir.

Doğu Türkistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı yada dış ülkelerdeki Büyükelçilik veya Konsolosluklardan Doğu Türkistan vizesi almadan gelen bütün Çinliler bu gün fiiliyatta saldırganlık ve bir ülke sınırlarını ihlal etme suçlarını işlemiş olup, Doğu Türkistan’a girdikten sonra toprak, mal-mülk, zenginlik, hava ve su olmak üzere bütün ülke zenginliklerinden yasa dışı olarak faydalanma, Doğu Türkistan halkına zulmetme, kendilerinin teröristler güruhu olan ÇKP(Çin Komünist Partisi) ve işgalci, terörist askerlerinin himayesinde Uygurlar başta olmak üzere toprak sahiplerini tutuklayıp hapishanelerde işkence yaparak öldürmek, keyfi ölüm cezaları vererek kurşuna dizmek suretiyle öldürmek, Doğu Türkistan topraklarında atom denemeleri yaparak insan başta olmak üzere bütün canlıları zehirleyerek öldürmek ve çevreyi kirletmek gibi suçları birleştirerek değerlendirdiğimizde vatanımıza gelen her türlü Çinliye ölüm cezası vermek hafif gelir.
Vatanımıza yasa dışı olarak gelen Çinlileri işgalci ve ağır suçlu olarak görmeyen, onlarla dost olan, ayrılmayı göze alamayan Doğu Türkistanlı muhacirler ve Çin’in kölesi haline gelmiş kişilerimiz (Burhan şehidi, İsmail Ahmet,Tömür Davamet, Ablet Abdureşit, İsmayil Tilivaldi, Canabil, Hamidin Niyaz ve onlara benzeyenler ve de dış ülkelerde Çinlilere vasıta ve yardımcı olmakta olan bir kısım muhacirler) için Kengsu (Çince Gansu) bölgesindeki geniş say(eski türkçede nehir anlamında, geniş çöl gibi yer) lara büyük bir şehir inşa ediverip bu şehrin adını da “Katır Şehir”koysak. Bu şehir “milletlerarası barış” ve “Uluslar arası Enternesyonalizmin örnek bölgesi”, “Globalleşen dünya ekonomisinin deneme noktası”, “Saldırgan ve saldıtrıya naruz kalanların sarmaş- dolaş olarak iç içe yaşadığı alış-veriş şehri”, “Çinli ile Uygur, Çinli ile Kazakların bir arada yaşayabildiği, evlenebildiği, Uygur lokantaları ve Çin lokantalarında beraber oturarak yemek yiyip içki içtikleri ve birbirlerinin kadınları ile sarılarak dansedip eğlenebildikleri, dünyaya örnek olacak özel bir şehir yapıversek ne dersiniz? Çünkü onların da insan hakları var öyle değil mi?!
Çünkü Kengsu’da bin yıl önce “Kengsu-Köknur Uygur Hanedanlığı” (9-12. esir) devletinin toprakları olduktan sonra Doğu Türkistan’ın “Kengsu Katırlar Otonom Bölgesi” sıfatıyla müşterek bir devlet olsa uluslar arası yasalara ters düşen neresi var dersiniz? Bu otonom bölgeyi Doğu Türkistan’ın özel bir idari bölgesi veya şehri olarak nitelendirilebilir. Onların güvenliğini Doğu Türkistan ordusu sağlar fakat, başka işlerine karışmaz. İçkimi içer, dans mı eder, sokağa çırılçıplak mı çıkar, zinamı eder ne yaparsa yapsınlar. Fakat insan eti yemeye müsaade edilmez o kadar. Bu otonom bölgenin manevi özgürlük meselesine gelecek olursak, puthane, kilise, mescit, falungong ibadethanesi, komünizm ibadethanesi gibi yerlere izin veririz. ÇKP gibi dine itikat edenleri yakalayıp öldürmeyiz.

Uygurcadan Çeviren:Mehmet Emin BATUR (Allah razi olsun!)

22 Mayıs, 2006

Doğum Yasağı-Soykırım

Faşist Çin hükümeti Hamile olan Uygur kadını zorbalıkla yakalayıp hastaneye götürerek karnındaki çocuğunu alıyor.

Komünist Çin saldırganları Doğu Türkistan’a saldırdıkları 1949 sonlarından başlayarak milli ordu mensuplarını, savaşçıları, din alimlerini, din adamlarını, aydınları, vatanperver zatları, teşkilatçıları, saldırganlığa, müstemlekeciliğe ve zulme karşı duran, karşı durma ihtimali bulunan Doğu Türkistanlı Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek ve Tacik gibi Türk boylarının münevver gençlerini, arazi sahiplerini, gayrimenkul sahiplerini kamplara bölerek hapislere attılar. “Çalışma kamplarında ıslah”, “çalıştırma yolu ile eğitim” adı altındaki kamplarda bedensel güç gerektiren çok ağır işlerde çalıştırarak işkence yapmak suretiyle öldürdüler. Bazılarını da hapishanelerde insanlık dışı yöntemlerle icra edilen vahşice işkencelerle feci şekillerde katlettiler.

1950 yılından 2000 yılına kadar geçen 50 yıl zarfında saldırgan Çin hükümeti Doğu Türkistan’da 500 binden fazla kişiye siyasi tutuklu yaftası vurarak katliama uğrattılar.

Siyasi tutuklu oldukları için öldürdüklerinin anlaşılması durumunda uluslar arası kamuoyunda suçlu duruma düşebileceklerini düşünen cellat Çinliler 1988 yılından itibaren soykırımın yeni adını keşfederek, “Doğum konrolü”, “Doğum Yasağı” adlarını verdiler. O tarihten itibaren 2005 yılına kadar olan kısa sayılabilecek 10 küsur yıl içerisinde Doğu Türkistan’ın köy ve kasabalarında, “Doğum Kontrol merkezlerinde”, “Doğum Kontrol Merkezleri” ne ait Minibüslerin içinde olmak üzere 9 milyon Doğu Türkistanlı bebeği öldürmenin dışında sayısız annelere mecburi olarak kısırlaştırıcı ve düşük yaptracak ilaçlar içirerek hamile anne adaylarının bebeklerini katlettiler. Bebeklerin dünyaya gelişlerine adeta ilahi kudret değil de saldırgan Komünist Çinliler karar verir oldular.
Bebekleri anne karnında yada beşikte öldürme olayı Komünist Çinliler tarafından yasalaştırıldı. Öldürülen bebeklerin etini yemek te yasalaştırılmış olup, Çin yasalarında bu vahşeti önleyici hiçbir maddeye rastlanılmaz.
Askeri yayılmacı ve insanlık düşmanı olan Çinliler kendi devletindeki Çin vatandaşlarını öldürerek yemenin dışında, Doğu Türkistanlıları, Tibetlileri, Moğolları ve onların çocuklarını da öldürüp yemektedirler. Çinliler daha da kudurarak yakın zamanlardan beri Orta Asyada “Kazak Otonom Bölgesi”, “Kırgız Otonom Bölgesi”, “Özbek Otonom Bölgesi”, “Tacik Otonom Bölgesi”, “Afgan Otonom Bölgesi”, kurmayı; doğu Asyada “Japon Otonom Bölgesi”, Tayvan Özel idari Bölgesi”,”Tayland Otonom Bölgesi”, “Kore Otonom Bölgesi” kurmak için ciddi, ciddi hazırlıklar yapmaktadır. Daha sonraki planlarında ise, “Türkmen Otonom Bölgesi”, “Azerbaycan OtonomBölgesi”, “Türkiye Otonom Bölgesi” gibi bölgeler de oluşturmayı da düşünmekte olup, şimdilik bu planlarının adından çokça söz etmeksizin icra etme yoluna girmiş bulunmaktadırlar.
Saldırgan komünist Çin Hakimiyetinin bu kara niyeti Orta Asya ve doğu güney Asya bölgelerini de aşarak Amerika, Kanada ve Avrupa ülkelerine kadar da yayılmaya başlamış bulunmaktadır.
Kanada’nın yasal vatandaşı sayılan bir Uygur Özbekistan’a gidecek olsa işgalci Çin hükümeti Özbekistan hükümetinin başındakilere baskı yaparak söz konusu Uygur’u tutuklatabilmektedir.
Amerikan vatandaşı sayılan bir Uygur hanım efendi Türkiye’ye gitmek istediğinde işgalci Çin hükümeti Türkiye hükümetine baskı yaparak vize verdirtmemektedir. Geçen yıl da Amerika ve Avustralya vatandaşı olan Uygurlar Türkiye’ye ziyarete gittiklerinde işgalci Çinliler yine Türkiye’ye baskı uygulayarak hava alanından içeriye girmelerine izin verdirtmemiştir.

Komünist Çin hakimiyeti, Asya kıtasındaki kötü sıfatlı bir filizlenme olup, o kesilip atılmadıkça Asyada ve dolayısıyla dünyada barış sağlanamayacak, Asya halkı özgür olamayacak, Asya devletlerinde demokrasi ve adalet tesis edilemeyecektir.
Batı ülkeleri eğer devamlı olarak işgalci, katil ve terörist Çinlileri destekleyip onların işlediği ve işemekte olduğu insanlık suçlarına göz yumacak olursa, içinde bulunduğumuz asırda “Amerika Otonom Bölgesi’, Kanada Otonom Bölgesi“, Almanya Otonom Bölgesi, İngiltere Otonom Bölgesi gibi yeni Otonom bölgeler ve Pekin’e doğrudan bağlı bölgelerin ortaya çıkması muhtemeldir!!

Çin Mutfağından Bir Görüntü

Çinli teröristlerin mutfağının arkasındaki depo odasında parçalanmış insan etlerinden bir görüntü.
İnsani ahlâktan yoksun, hiçbir dini inancı bulunmayan görünürdeki maddi menfaatten başka hiçbir şeyi aklına bile getirmeyen inançsız Çinliler her türlü canlıyı yemekten çekinmezler. Aynen kendilerinin dedikleri gibi kanatlılardan olan uçaktan başka, dört ayaklılardan olan masa ve sandalyeden başka her şeyi zerre kadar tereddüt etmeden yerler.
Bazı haberlere bakıldığında Çin Fenler Akademisi bünyesindeki gıda araştırma bölümü yakında Doğu Türkistan’dan talan edip götürdükleri petrol ve kömür gibi organik maddeleri ham madde yaparak dünyada yeni bir yiyecek türü icat etmek için finansman ayırarak araştırmalara başlamışlardır.
Çinliler medeni bir millet oldukları için(!) başka insanların hiç kullanmadıkları gıdaları keşfetmek ve yaşamayı yeni teknikler geliştirmek suretiyle yoluna koymuş olup, geçen yıl Doğu Türkistan’ın Kaşgar vilayetine bağlı Mekit nahiyesinde eşek sütü kombinası kurarak sayısız eşekleri orada toplyarak orada sütünü almaya ve satmaya başlamıştı. Bundan başka eşek eti, eşek derisi ve eşeğin bütün organlarından kurutulmuş et konserveleri hazırlayıp Çin pazarlarında piyasaya sürmüştür. Yukarıdaki mahsulatları uluslar arası pazarlara sürerekbu cihetteki boşluğu doldurmuş olduklarını övünerek ilan etmişlerdir. Bu haberi RFA’da yayınlamıştı.

Bu yıldan başlayarak Çin hükümeti özel meblağ ayırarak kedi eti, köpek eti, fare eti ve sansar eti konserveleri hazırlayarak uluslar arası pazarlardaki boşluğu(!) doldurarak piyasaya sürmeyi resmileştirmiş bulunmaktadır.

Çinli 'Kasap' Teröristler

Dünyadaki bütün canlıların etlerinden yemek hazırlayarak onu, Yüesey (Guandong kızartması) diye adlandırarak Çin lokantalarına satan Çinli teröristler sokaklarda yalnız dolaşan insanları yakalayıp götürerek Lokantalarının mutfaklarında çeşitli yemekler hazırlayarak satışa sunmaktadırlar. Çin hükümeti zaman, zaman bazılarını ifşa ederek cezalandırsa da çoğunluğuna göz yummaktadırlar. Çünkü Çinli yetkililerin bir çoklarının bu türden özel yemeklere düşkünlükleri biliniyor.Doğu Türkistanlı Uygur,Kazak, Kırgız büyükler dinlemeyen çocuklara "seni çinliler tutup öldürüp yerler, eve erken dön"-diye nasihat ediyor bile.

Çin Oldukça Büyük Uluslar Arası Bir 'Pazar' dır

Ayrıca ceninlerden ve çeşitli insan uzuvlarından hazırlanan ve Çin tababetinde kullanılan ilaçların bir çokları, Çin komünist partisi hükümranlığındaki emeğin ucuz, ulaşımın kolay, yabancı yatırımcıların yatırım yapma fırsatlarının çok olduğu söylenen, ayrıcalıklarla dolu bir uluslar arası Pazar olduğu iddia edilen Çin’de çokça bulunmaktadır.

Doğu Türkistan’dan Petrol, doğal gaz kömür, altın, gümüş bakır, demir, uranyum ve daha başka renkli metalleri, gıda, pamuk ve meyve gibi ürünleri canının istediğince talan ederek Çin’e hemen her gün tren ve her türlü motorlu nakliye araçları ve boru hatları ve uçaklarla taşımaktadır. Bu zenginliklerin asıl sahibi olan Doğu Türkistan halkını türlü şekillerdeki iftira ve yaftalamalarla tutuklayıp hapislere atarak toplu katliamlara uğratmakta ve katettiklerinin iç organlarını Çinli işgalciler kendileri ve aile fertleri çürüyen organlarının yerine nakletmenin dışında Çin’in içeri bölgelerindeki Çinli teröristlerin karanlık pazarlarında çok yüksek meblağlar karşılığında satarak para kazanmaktadırlar.
Çin oldukça büyük uluslar arası bir Pazar haline geldikten sonra dünyada kalkınan ve gelişen devletlerin yatırım yapmasını ve Çin’deki türlerine başka devletlerde rastlanmayan özel ilaç ve pahalı emtiaları, ucuz -pahalı olduğuna bakmaksızın her türlü Çin ürünlerinin satın alınmasını tavsiye edenler, gelecekte bizim gibi bir otonom bölge(!) haline gelsinler işe o zaman biz Doğu Türkistanlıların başına gelenleri daha iyi anlayacaklardır.

Zalim Kavimin Helakı

Ching Sülalesini kurarak Çin milletine 300 yıla yakın bir süre (1644-1912) hükümranlık yapan Mançurlar, Çinlilerin insan eti yeme adetlerine 'saygı' göstererek ve onlara selahiyet vererek kullandılar. Böylesi ağır zalimliklere ve vahşete müsamaha gösteren Mançu milleti 1912 yılından itibaren o Çin milleti tarafından kanlı bastırılmalara maruz kalarak yarım asrı biraz geçkin bir süre içerisinde yer yüzünden yok edildi. Ancak, sadece Mançu ismini yaşatabilen fakat, Mançu dilini bilmeyen, Atalarının Mançu yazısı ile yazıp bıraktıkları mektupları okuyamayan, kendilerinin milli örf ve adetlerini bilmeyen az miktardaki Mançu nüfusu, tıpkı hayvanat bahçesinde muhafaza edilen ve nesli tükenen hayvanlar misali mevcudiyetlerini sürdürüyorlar… Eğer biz şu andaki uykumuzdan bir an evvel uyanarak Allah’ın emrettiği tarihi borcmuzu eda etmez isek, yakın bir gelecekte Mançular gibi bir akibete uğrayabiliriz. (Allah korusun, Amin!)

Ching Sülalesi Devrinde de Böyleydi

Cing sülalesi devrinde Çinli memurlar insanı diri halinde sevdiği yerini kesip alıyorlardı ve pişirip yiyorlardı. Zamanımızdaki komunist Çinliler de ayni an'anesini devam etmektedir.

Ching sülalesi (1644-1912.yıllar) devrinde de Çinliler insan eti yeme an’anesini devam ettirmiş olup, işte bu devirde Kaşgarya (Doğu Türkistan) ya saldırarak işgal ettiler. 1884 yılında Kaşgarya’ yı igal ettikten sonra 1886 yılında mübarek vatanımızın ismini „Shinjiang“ (Yeniden işgal edilmiş olan sınırlar tarafındaki toprak- anlamında) şeklindeki hakaretli isme dönüştürmüşlerdir.

Kaşgariye (Doğu Türkistan) o tarihlerden itibaren Çinli işgalci teröristlerin müstemlekesi haline gelmiş olup, Doğu Türkistan halkı Çinlilerin zulümlerine mahkum olmuşlardır. Yakup beyin askerlerini katliama uğrattıktan sonra Çinliler Kaşgairiye halkını vahşice işkencelere tabi tutarak zulmün en şiddetlisine maruz bırakmışlardır(Çocuk dahil 200 bin Uygur Türk'ü katliam etmiştir). Bizlerin, tarihin bu karanlık bölümünü asla unutmamamız gerekir.

Çin'in Doğu Türkistan Türklerine Davranışı

İşte bu komunist Çin'in Doğu Türkistan Türklerine davranışı.

Çin hükümeti dini inançlara, özellikle de İslam dinine inanan Doğu Türkistan Müslümanlarını, Tanrıdan kendisinin, ailesinin, yurtaşının, kardeşinin, kendi halkının ve insanların huzurunu ve baht-saadetini dilemeyi gönlüne yerleştirmiş, ya da ibadet etmiş olanları vahşice cezalandıragelmişlerdir.
Yasa dışı dini unsur, yasa dışı dini faaliyet, radikal dinci, adaletperver, hakkaniyetçi, hırsıza karşı olma fikrinin propagandasını yapan, hırsızı evden kovup çıkartma, hayduta hak ettiği cezayı verme, Ruhen sağlam unsur, İmanı kamil unsur, kendi vatanına Çinli saldırganların gelişini istemeyen unsur, gelmiş olan Çinli hırsızları, katilleri ve aile fertlerini evden kovup çıkartmayı planlayan unsur… gibi kesin karar ve tedbirleri kullanarak, hırsızlık, haydutluk, canilik, pislik,rezillik, arsızlık, bozgunculuk, insanlıktan çıkma, dünyayı aldatma, suçsuz kişileri öldürerek susturma…. Gibi suçlar işlemeye devam etmektedir. Şimdi bizin ne yapmamız gerekir? Konuşursak dilimiz kesiliyor, hareket etsek el ve ayaklarımız kırılıyor, düşündüğümüzde "ideoloji sahasındaki bölücü" olmakla suçlanıyoruz. Öldürüleceğimiz günü bekleyip yatalım mı? Müzik ve folklorda usta olduğumuza göre düşmanların karşısında iyi oyun ve müzik maharetlerimizi sergilersek, gönül eğlemekle meşgul olarak bizleri öldürmeyi unuturlarmı?
Yada daha sonraki eğlecelerimizde gerekli olabilir diyerek bizlere acırlarmı? Biz daha kaç yaşımıza kadar yaşayacağız? Ölmeyecekmiyiz? Allah katında hesap vermeyecekmiyiz? Kahraman ecdatlarımıza ne cevap vereceğiz? Gelecek nesillerimize hangi mirası bırakacağız? Bizde (en azından) adaleti koruyacak ruh yokmudur?

Komunist Çin'in 'Sert darbe vurma' Hareketi Görüntüsü

Çin işgalcılarinin Doğu Türkistanda yürütmekte olduğu 'sert darbe vurma' hareketi-devlet terörüyle ayni görüntü.

İşgalci Çinlilerin Doğu Türkistan’da her yıl yürütmekte olduğu ve sert darbe vurma hareketi olarak adlandırdıkları hareket vasıtasıyla milli bölücü, yasa dışı dini unsur, terörist, Doğu Türkistan Güçleri, İdeoloji sahasındaki bölücü, Partiye Karşı Unsur, Dini Radikal Unsur, Devleti Parçalama girişiminde bulunan Unsur, Çinlileri sevmeyen Uygur, Çinlinin talanlarına karşı çıkan Uygur, Çinlilerin canilikletine karşı baş kaldıran Uygur…..Şeklindeki yaftalamalarla ellerinde silah bulunmayan; hırsıza, hayduta, gaspçıya, katile karşı söz , hareket yada düşünce içinde olan ve olma ihtimali bulunan Uygurları vahşilerce katledegeldiler. Bunu BM. Amerika, Avrupa… İnsan Hakları Teşkilatları, Amnesty(Uluslararası Af Örgütü)….gibi, adaletperver, erksever, demokrasiyi koruyup kollayan, düşünme, fikir beyan etme ve gösteri yapma özgürlüklerini kesinlikle himaye eden devletler, gerçekleri bilmezlikten ve görmezlikten gelmektedirler. Ayrıca, ev sahipleri olan ezilenlerin, zulüm çekenlerin ve katliama uğrayanların hayatta kalan kardeşlerinin açıklamalarına, şikayetlerine, yardım taleplerine ve bu taleplerin yer aldığı basın ve yayın organlarının konu ile ilgili yaptıkları yayınların güvenilirliğine kefalet etmemiz gerektiğini ileri sürerek „İspat et“, „delil getir“ diyerek eğlenmelerine bakıyorlar.
Yine bunların hepsinin de kendi devletleri, kendi ordusu veyayın organları bulunmasına rağmen Doğu Türkistan’a görevli gödererek Çinlilerin hapishanelerini, hapihane içinde canlı ve ölü olarak gömdükleri insanların bulundukları yerleri görmeyi, kanlı kıyımlara ait resim ve görüntü kasetleri hazırlamayı da hiç bir zaman düşünmediler.
Bu söz konusu devlet ve teşkilatlar uluslar arası toplantılarda konu Doğu Türkistan olduğunda Çin hükümetinin hatırını yapmak için, o noktadan teğet geçmeyi alışkanlık haline getirdiler…Eğer BM. Teşkilatının başkanının, yada ABD Başkanı Bush’un kızını Çinliler yemiş olsalardı onlar ne yaparlardı? Bunlardan da, Çinlilerin öldürüp yedikleri kızlarının resmini ve sesini delil olarak getirmelerini istemek gibi bir vurdum duymazlık sergilenirmiydi?

Çin Komunist Partisi İnsan Haklarını İyileştirmektedir

Komünist Çin hakimiyeti bebek öldürmede dünya şampiyonu oldu. Her gün sayısız bebekleri acımasızca ve vahşice öldürmekte olduklarını Allah biliyor. Şehir, dağ ve bütün kırsal kesimlere kadar hamile kadınların izlerini sürerek yakalayıp onların karnındaki bebeklerini öldürerek anne ve babaları kahrederken, diğer taraftan da çok ağır para cezalarına çarptırarak onları sefalet girdabında boğmaktadırlar.
Öldürdükleri bebekleri ise hastane çöplüklerine ve moloz yığınları içine atmalarının dışında Çin lokantalarında Çin yemeği yaparak yemektedirler. Bütün bunlara rağmen Çin hükümeti „İnsan hakları ile ilgili iyileştirmeler ve reformlar yapıyoruz, Partimizin demokratik yapılanmasını güçlendiriyoruz, halkımızı maddi ve manevi yönden seviyesini yükseltiyoruz“ diyerek dünya medyasına yalan ve sahte propagandalar yapmaktadırlar.
Bu resim Çinlilerin demokrasi ve insan hakları anlayışına çok benziyor.

Yumuşak pişsin diye

Bebek etini yumuşak pişsin diyerek suda uzun süre bekletmektedirler. Ne kadar akıllı ne kadar çalışkan bir millet bu Çinliler !

19 Nisan, 2006

Ölü bebeği suda bekleterek yıkamalarından bir görünüş

Suda Bekleterek Yıkama Ölü bebeği suda bekleterek yıkamalarından bir görünüş.Ölü bebeği suda bekleterek yıkamalarından bir görünüş.

Çinliler insan eti yerken temizliğe önem veriyor...

Çinli insan etini yemeden önce 60 dereceli alköl ile yıkadıktan sonra pişirip yiyor.
Bebeği ödürdükten sonra tertemiz yıkayıp yediklerine bakılırsa Amma da temiz bir millet bu Çinliler. Temizliğe çok önem veriyorlar(!)
Ölü bebeği beyaz şarapla dezenfekte etmekteler.
Çinliler fareyi, kediyi, köpeği, börtü-böcekleri ve her türlü haşeratları da gönül rahatlığı ile yiyen tuhaf bir halk. Onlarellerini ykadıkları suyla yüzlerini ve daha sonra başka yerlerini, sonunda da çoraplarını yıkarlar. Sabahları sudan tasarruf etmek için yıkanmak yerine havluyu ıslatarak vücudunu siler ve ardından da yemeğini yiyip çıkıp giderler.

Bakılırsa insan eti yediklerinden çok akıllı oluyorlar! Ölü bebeği yemek için suda yıkadıktan sonra şarapla dezenfekte etmektedirler. İnsan yemeyi adet haline getirince gerçekten çok akıllı olsalar gerek. Pis ve salak olduklarına bakılırsa Bir yorganda birinin başına diğeri ayaklarını uzatarak yatan Çinliler belki insan eti yememiş olsalar gerek.

Medeni Çin Milleti

Çin milleti medeni ve çok kadim bir millet olup, 5 bin yıllık tarihi geçmişe sahip.
İnsan eti yerlerken sabunlu su ile iyice ykadıktan sonra pişirerek yerler. Şu resme bakın cenin’i maden suyu ile yıkamaktalar.
Nomalde elini yıkayan sula yüzünü, sonrada ayağını ve çamaşırlarını yıkamaya alışkan Çinliler insan etini yerken yıkayıp, pişirip yiyor. Ne temiz Çinliler ya!

ÇKP'nin Çocuk Yasaklama Siyasetinin Sayesinde...

Çin Komunist Partisi (ÇKP)nin çocuk yasaklama siyasetinin sayesinde kolayca bebek eti yiyebldikleri için çok mutlu olan Çinli.

Çinliler rahatlıkla,“Çin Komünist partisinin önderliğinde ve onun Planlı doğum politikası sayesinde hiç zorlanmadan küçücük körpe bebekleri tüm memleketteki hastanelere yakın yerlerdeki çöplüklerden bularak yiyebiliyoruz“demektedirler. O daha Çin yetkilileri ve zenginlerinin canlı haldeki bebekleri öldürtüp taze taze ve sıcağı sıcağına yiyebildiklerini, Çin vatandaşlarının ve meraklıların ise, daha bayat olanlarını yediklerini söylemektedirler.

Yağda Pişirilen Bebek


Yağda Pişirilen Bebek

Ey ahali bakın! Cenin’e un ve baharat sürdükten sonra yağda kızartıp yiyen işte bu Çin teröristleri, saldırganları, işgalcileri dünyada “evimize hırsız girdi!“, „Vay işte bakın Çinli hırsız!“,“Hırsız evimden çık!“ diyerek bağıran ev sahiplerini ’milli bölücü’,’Hırsıza karşı unsur’‚’Hırsıza karşı millet’ diyerek nara atarken diğer yandan da, „Hırsız ve katilleri evlerimizden kovalım!’ diyen ev sahiplerini ‚Terörist’ olarak ilan etmektedirler.
Bu hırsızlar ev sahiplerini karalarken evdeki bazı çocuklar ‚bende karalanmayayaım’ diyerek ağzına ‚hırsız’ denilen kelimeyi kesinlikle almaksızın susup otmakta. Üstelik te ‚Hırsızı evden kovalım’ diyen ağabeylerine selam bile vermez hale gelmişler.Kimileri de „aman ha tövbe deyin“ diyorlar.
Şehit Abliz Mehsum hırsızlar hakkında öfke ile şöyle diyordu:

Kime ait, kime layık, kime miras bu vatan,
Aslı nesli kanı bir, akrabadır sırayla
Şüphesiz Uygur, Kazak, Kırgız, Moğol, Tacik ile,
Bu vatan sathı tohuma atadan mirastır bence
Atadan miras topraklar Turandan ayrılmasın

Vatan ve milleti sevmek islamın şanındandır,
Bu- hakikat, bu- adalet, tanrının fermanıdır.
Bu açık sır şüphesiz hakkaniyuet mizanıdır,
Aslı, nesli tertemiz, vicdan ehlinin cananıdır.
Canından ayrılsın ama, cananından ayrılmasın

Çin Komünizminin Son Zamanlardaki Hedefi

Bebek etinden hazırlanmış çorbayı Çinli komunist başkanlar, memurlar, polisler yiyor.

İnsan etinden hazırlanan çorbalar Çinlileri özel olarak şanslı, övgüye layık hale getiren üstün dereceli gıdalardan sayılıyor. Çin’de her yıl insanları öldürerek, etinden yemek hazırlayarak satma şeklindeki suçlar çok olsa da, Çin yetkililerin kendileride bu yemeklerden zevk aldıklarından, sadece bir kaç suç dosyayı devlet nezdinde açıklayıp, katilleri cezalandırırlar. Fakat doğum yasağı sebebiyle öldürülen milyonlarca bebeklerin katledilmesi konusunda tek kelime etmezler.
Komünist Çinlilerin nihai maksatları, « Her kes ihtiyacı nisbetinde hakkını almak durumundadır. » cümlesi içinde gizli olup, Çinlilerin bu düşünceleri fiiliyata geçirildiği taktirde, Çinliler istedikleri zaman yasal olarak insan eti yiyebilecekler. İnsanları ve bebekleri de anne karnında yada doğduktan sonra öldürüp yiyebilir hale gelecekler. Aslında komünist Çin hakimiyeti bebek eti yemeyi yasal hale getirmiş olup, bu durum sosyalizmin yukarı dereceli, komünizmin ise orta ölçekli (dönemi) baskısı sayılır.

Çinlinin Hazırladiği Bebek Çorbası


Çinlinin Hazırladiği Bebek Çorbası

Bütün dünyadaki müslümanlardan Allah’a yalvararak dua edip bu lanetlikleri yerin yedi kat altında diri iken azaba duçar etmesini dilemelerini istirham ederiz. Çok eski tarihlerden beri Çinliler bu tür çorbaları içe gelmişlerdir. Yakın zamanlardan beri komünist Çinlilerin bebek öldürmelerini yasalaştırmaları ile Çinlilerin bebek çorbası yeme fırsatı da çoğalmış olup, Pekin’deki yetkililerden Doğu Türkistan’ın en batısındaki Taşkorgan nahiyesindeki komünist Parti sekreterine ve Tibet tepelerindeki Çinli memurlara kadar yasal şaraitler hazırlanmış olduğundan, onlar Çağan bayramı ve hafta sonu tatillerinde söz konusu çorbalardan yiyerek keyif almaktadırlar.

Vahşi Çinli

Resimde bebek eti yemekte olan bir Çinli terörist :

Işte bu Çin milletinin iç yüzüdür. Bu manzara Komünist Çin’in gerçek görünümünü aynen yansıtmaktadır. Bu iblisleri vatanımızdan tamamen kovmadıkça vatanımızda asayişin temini asla mümkün değildir. Barış, özgürlük, baht-saadetten söz etmek mantığa uygun gelmez. Öyle değilmi ??
Allah’ın lanetine uğramış olan vahşi Çin teröristleri çok eski zamanlardan beri insan eti yiyorlardı. Ceninleri ve bebekleri de yiye geldiler. Önceleri kendi çocuklarını ve atılan bebekleri, çaldıkları insanların etlerini yerlerken, günümüzde çin Komünist Partisinin zekice önderliğinde, insan öldürme, bebekleri öldürme başta olmak üzere insan kalıbından çıkmış olan cinayetleri ‘yasal’ olarak gerçekleştirerek, Çinli bebekleri öldürmenin dışında doğu Türkistanlı bebekleri, Tibetli bebekleri, Moğol ve Mançu bebeklerini dilediğince öldürüp yiyebilir hale geldiler.
‘Planlı doğum’ adı verilen bebek öldürme politikasının himayesinde Doğu Türkistan’da 9 milyon bebeği öldürerek onların bir kısmını çöplüklere attılarsa da bir kısmını da mezara defnedilmesini yasaklayıp komünist Çinlileri ve onların aile fertleri, yetkililer, polisler, işgalci ordu rütbelileri kızartarak ve çorba yaparak yediler. Içkilerine meze yaptılar. Halen de yemeye devam etmektedirler.

Çinli Teröristin Hazırladığı Bebek Kebap

Ateşte Pişirilmiş bebek.
Böyle bir milletle dost olanlara ve dost olma çabasındakilere, onlara inanan, onların hakimiyetini desteklemekte olan insanlara ve hükümetlere Allah lanet etsin. Onlarla dayanışmayı düşünen ve yardımlaşan müslümanlara Allah hidayet nasip etsin.Amin !
Çinli terörist bebeği parçalayıp kebap yapmış. Çinliler ezelden insan eti ve bebek etini yiyorlar.

Çinli Terörist Bebeği Doğruyor

Yemek yapmak için Çinli terörit bebegi paraçalıyor.

Çinlilere Yem Olmak Üzerindeki Bebek

Çin teröristleri tarafından yeyilmek üzere olan bebek.

Çin komunist partisinin siyaseti insan etini yiyen Çinlileri cesaretlendirdi. Çin çanileri kendi bebeklerini yemekten başka ‘doğum pilanlaması’ adı altindaki devlet teröriyle 2005 senesine kadar Doğu Türkistanda Uygur, Kazak, Kırgız,Özbek, Tatar Türklerinin dokuz milyon sebi bebeğini öldürerek, onun bir kısmını çöpe attı, bir çok kısmını Çin komunist parti yetkilileri, Çin ordusu yetkilileri ve onların aileleri kaliteli gıdası ve beslenme mezesi olarak yediler. Böyle soy kırım ve terör Doğu Türkistan topraklarında devam etmektedir.

İnsan Etinden Hazırlanmış Çorba

Resimde insan etinden yapılan çorba ve bu çorbalardan zevk alan Çinliler

Çinliler kendi evlerinde insan eti yemenin dışında, Lokantalar açarak başkalarını yakalayıp gizlice öldürerek etlerinden Çin yemekleri yaparak üst dereceli yetkililer, polis şefleri ve zsenginleri misafir ederek çok kar etmektedirler.
İnsan eti yemek için Çin hakimiyetleri eski tarihlerden beri destek olmuş olup, görse bile görmezlikten gelmekte ve hükümran sınıfın kendileride bu özel yemeklerden istifade etmektedirler. Bu milletin sinir sistemi de, kanı da, vücudu da bozuk olup, onların öbür dünyada cehennemin 7. katında yakılacaklarından hiç şüphe yoktur.

Çocuk Eşi Çinlilerin Kaliteli Mezesidir


Ceninler Çinlilerin özel mezeleridir.

Çinliler ezelden beri ceninleri Çinlilere üstün derecede enerji veren özel gıda olarak bilirler ve bu güne kadar onu taze çorba yapıp yeme ve kızartarak yeme, içkinin yanında meze yapma şeklinde yiyegelmektedirler.
Yukarıdaki resim cenini kurutarak hazırlanan çince ‘ilaç’ (Çin’cede zhongyao denir) tan yemek hazırlanmakta olduğu ile ilgili resimdir. Çinliler halen de kendi milletinin ceninlerini yemenin dışında Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek, Tcik, Tibet Moğol, Tungan, Mançu gibi müstemleke altındaki milletlerin ceninlerini de yemekten zevk almaktadırlar.

17 Nisan, 2006

Çinliler Ezelden Teröristtir


Resimde ceninden yapılmış olan ‘Çin tababetindeki ilaç’ı terazide tartarak satıyor.
Çinliler ezelden beri, insan eti, cenin, leş, (Kendiliğinden ölen hayvanlar) ve bütün hayvanların etlerini, bütün iç organlarını, fareyi, kediyi, köpeği ve daha başka etcil ve otcul hayvanların etlerini de yiyen iğrenç bir millettir.
İnsan eti yeme geleneği Çin milletinde M.Ö. devirlerden itibaren devam etmektedir.

Uygurcadan Tercüme Eden : Mehmet Emin Batur